Ana içeriğe atla

SURYA NAMASKARA (GÜNEŞİ SELAMLAMA) –Hinduizm / NAMAZ(ATEŞİ SELAMLAMA) -Meccusilik-




‘’Kime secde(itaat) ettiğini bilmemek’’


‘’Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş’’NELM 24

Güneş ,dünyadaki canlılık ile olan doğrudan ilişkileri sebebi ile ‘’insan ‘’denen varlığın çevresindeki nesnelere anlamlar yüklemeye başlamasından ve aralarındaki ilişkileri çözümlemesinden itibaren önemli bir varlık konumuna gelmiştir.Avcılık ve Tarıma dayalı toplumlarda doğanın canlanma ve ölme zamanları mevcut hayvan popilasyonunu ve hasat evrelerini doğrudan etkilemesi ,sözkonusu durumların ise doğrudan ‘’Güneş’’ ile olan bağlantısı gerek avcı gerekse tarım toplumlarının güneş ile yakın bir ilişki içinde olmasını sağlamıştır.Doğadaki sebep-sonuç ilişkisinin farkında olan ancak yetesiz bilimsel anlamda gelişmemişliği nedeni ile bu durumlara mantıklı bir açıklama getiremeyen insan zaman içinde rasyonel olarak cevap veremediği sorulara irasyonel cevaplar bularak manevi açıdan kişisel ve toplumsal olarak kendini huzura kavuşturma yolunu seçmiştir.Hayvanların yavrulaması,ekinlerin büyümesi,güneşin onları bırakıp gittiği zamanlar ölü olan doğanın güneş ile birlikte canlanması ilkel insanın en basit ontolojik sorularına bir cevap oluşturmasına yardımcı olmuştur.Ve bilinen en eski insan eliyle şekillendirilmiş tanrıyı ve yaşam sistemini(Dini) oluşturmuştur.Güneş ve Güneş dini(güneşe bağlı yaşam sistemi)…

Bilinen en eski uygarlıkların kökenlerinde ‘’Güneş kültü’’ bulunur ve toplumsal sistem sözkonusu yüce ve kutsal varlık olan güneşin çevresinde; ona uygun bir biçimde şekillendirilir.Bilinen en eski ve tarıma dayalı uygarlıklar olan Mısır,Sümer ,İnka ve Hint kulturunun temelide bu ‘’güneş kultune’’ dayanmaktadır.Bu eski uygarlıkların güneş üzerine kurdukları ‘’inanç sistemleri’’ toplumlar arası sosyal ilişkilerle birlikte tüm dünya’ya yayılmış ve diğer kulturler ve dinler üzerinde ciddi etkiler oluşturmuştur.

İslam öncesi arap yarım adasında en yaygın ve etkili inanç biçimi köklerini Sümer uygarlığından alan güneş,ay ve yıldız tapınmasına dayanan ‘’Putperestlik’ti.İslamiyetten önce güneş mabedi olarak kullanılan Kabe’de 360 tane put bulunmaktaydı. Bunların en büyüğü en güçlüsü Hilal İlahı (Arap Yarımadası'nda Hilalilah'ın kısa söylenişi olan Alilah'tı) Güneş'le evliydi ve üç tane de kızları vardı (Al-Uzza, Al-Menat ve Al-Lat). Çeşitli Arap kabileleri aslında bu ay Tanrısına değişik adlar veriyordu bunlardan bazıları Sin, Hubal ve Al-İlahtı. Güneş sisteminin işleyişini ortaya koyan tapınmada, bir yıl eski takvime göre 360 gündü ve bu nedenle her gün için bir put olmak üzere, 360 put ortadaki güneş mabedinin etrafında yer alırdı. Güneş sisteminin işleyişine göre düzenlenen putperest tapınmalar, güneşin etrafında dönen gezegenleri simgeleyerek, bu işleyişi taklit etmeye yönelik uygulamaları içerirdi. Bu şekilde güneşin etrafındaki gezegenlerin, en merkezde bulunan güneşin etrafında döndükleri gibi, güneş mabedinin etrafında dönülerek tavaf edilirdi. Bu özellikle tam çıplak olarak yapılması gereken dinsel bir ritüeldi, daha sonraları ise bu çıplaklık yerini az bir örtünme ile yarı çıplaklığa bıraktı. Arap Yarımadası'nda bulunan bazı putlar Merve ve Safâ tepelerinde de bulunuyordu. Burada bu putlara ait tapınaklar vardı ve aynı şekilde bunlar putperestler tarafından ziyaret edilerek tapınılırdı.

Sözkonusu ‘’Güneş kultu’’ etrafında şekillendirilmiş putperest gelenek İslamın ilerleyen dönemlerinde siyasi çatışmalar ile kökeninden uzaklaşan İslamın içine sızmaya başladı,siyasi güç çatışmaları nedeni ile özünden uzaklaşan İslami inanış putperest geleneğe bağlılığı devam eden ‘’İslam alimi’’ maskeli kişiler tarafından yeniden dizayn edilmeye başlandı.Mezhep imamları denilen ikinci jenerasyon özünde güneş kültü bulunan bu inançları sistematikleştirerek bugünün Şirk ile örülmüş İslam inancını kendi elleri ile yarattılar.Bugün İslam denince ilk akla gelen olguda bu güneşe tapınma faaliyetinin ,çarpıtılmış İslam inancı içinde yeniden organize edilmiş biçimi olan ve güneşe tapınmaya ait kökleri ile bağlantısı açık biçimde ortada olan ‘’NAMAZ’’dır.Arap kültürüne Güneş temelli dinlerin bir alt kolunu oluşturduğunu söyleyebileceğimiz Meccusilerden geçmiş ve anlamı ateşi putlaştıran ,kutsal olarak kabul ederek ritüellerinin merkezine koyan ‘’ateşe tapanların’’ inanç sistemlerine uygun bir biçimde ‘’ateşin önünde eğilme’’ olan namaz kelimesinin daha eski kökeni Güneş kültü temelli en eski inanç biçimlerinden birini oluşturan ‘’Hinduizme’’ dayanmaktadır.

Sanskritçe’de, surya “güneş”, namaskara ise “selamlama” anlamına gelmektedir. Surya namaskara, kökeni güneş tanrısına ibadete dayanan ve 12 hareketten oluşan bir yoga ritüelini ifade etmektedir. Hinduizm’in geleneksel uygulamasında, doğan veya batan güneşe (doğuya veya batıya) doğru dönülerek icra edilmektedir.Hinduizmde güneş tanrısına bir saygı gösterisi olarak icra edilen ‘’Namaskara(selamlama)’’,güneş merkezli dinlerin sosyal ve kültürel etkileri ile mezopotamya’ya oradanda coğrafi yakınlığa bağlı olarak kaçınılmaz olarak Arabistan yarım adasına ulaşmıştır.İslamiyet öncesi meccusiler (ateşe tapanlar) tarafından uygulanan bu tapınma biçimi ,İslamiyetin ,tek kaynağı olan Kurandan uzaklaşması ve İslam devletindeki siyasi çatışmalar nedeni zayıflayan ilişkilerinde etkisi ile İslam kulturunun içinde sızmış Kuran dışı kaynakların İslam kulturune dahil edilmesi ile birlikte ,çarpıtılmış ve kaynağından uzaklaştırılmış islamın temel unsuru haline getirilmiştir.

Kurani olarak mustakil anlamlara ve fiili uygulamalara işaret eden Salat,Kıyam,Ruku,secde gibi kavramlar,Kuranın yayğınlığı nedeni ile değiştirilme imkanının kalmaması sebebi ile anlamsal olarak tahrifata uğratılmış,oluşturulan yeni inanç sisteminin uygulanmasında kalan boşluklarda sünnet ,hadis gibi Resule atfedilen bir noktada hüküm koyma yetkisinin Allah ile arasında bölüştürülmesine dayanan öğelerle doldurulmuştur.
Bugün elimizde güneş,ay ve yıldız tapınmasının sembolleri ile bezenmiş,küp şeklinde inşa edilmiş bir ‘’Güneş tapınağına’’ yönelmek suretiyle icra edilen kökleri ateşe tapan meccusilere onun ötesinde en ilkel inanış biçimleriyle temellendirilmiş Hinduizm’e dayalı bir ‘’Namaz’’ kavramı vardır.Kuranın olmasa bile kelime anlamlarının çarpıtılması ,İslam denilen yaşam sisteminin temelini oluşturan salatın,salatın ikamesinin namaz yapılması ;Kurani hiçbir ayette ruku,secde,kıyam kelimelerinin bir ritüel içinde birleştirilmesi gibi bir olgu bulunmamasına rağmen sünnet ve hadis gibi unsurlarla bu kavramların ,Kuranda bulunan aksi ifadelere(Bakara 43) rağmen birbiri ile ilişkilendirilmesi sonucu oluşturulan bir güneşe tapınma ayini tamda kökenlerine uygun olarak ‘’güneşin gökyüzündeki çeşitli konumlarına bağlı olarak ’’bilmeyen sadece inanan insanlar tarafından yerine getirilmektedir.Bilmekten,anlamaktan,düşünmekten ve yaratıcının kendilerine olan mesajından uzak olan milyarlarca insan atalarının kendi elleri ile yarattığı güneş tanrılarına Apollon’a,horusa,ra’ya,inti’ye,vişnu’ya ,utu’ya saygılarını sunmaya devam etmekte ve bunu yaparak ‘’Allah’ın dosdoğru yolunda yürüdüklerini’’ söylemektedirler,tıpkı Nelm suresi 24. Ayetinde Belkıs yönetimindeki topluluk gibi cehaletleri nedeni ile dosdoğru yoldan saparak kendi yarattıkları bir aracıya yani güneşe yönelmişlerdir ve gerçeğin bilgisinden olan uzaklıkları onlara bu yaptıklarının doğru olduğunu düşündürmüştür.

Bugün İslami olarak kabul edilen pek çok öğe ve sembol tıpkı namaz gibi İslam dışı kaynaklara dayanmaktadır,Yahudilerden alınan oruç,eski arap bayramları ramazan ve putlara hayvan kurban etme geleneğinin bir devamı olan kurban ,minarelerin alemlerindeki ay ,camilerin vazgeçilmez motiflerinden 5 köşeli yıldız,güneş tapınağının etrafında dönmek için yapılan Hacc.İnsanları kurtuluşu için indirilen İslam dini,insanların kendi çıkar yapılarına uygun görmemeleri sebebi ile tahrif edilmiş ,çarpıtılmış insanlar kendi özgür iradeleri ile tıpkı atalarının dininde olduğu gibi güneşe tapmaya geri dönmüşlerdir.Bu sebeple bugün İslam adıyla yaşanan din bu dine mensup olan insanların içinde bulunduğu cehalet, bilgisizlik ve bunun sonucunda yaşadıkları rezil hayatlar, bu dinin uygulama alanı bulduğu toplumların içinde bulunduğu acınası durum ‘’Allah’ın dosdoğru yolundan sapıp şeytanın(gerçeğin bilgisinden uzaklık) peşine düşenlerin’’ yaşadığı felaketi apaçık gözler önüne sermektedir.

Yorumlar

  1. Yazıdaki düşüncelerinizde yüzde yüz haklısınız. Fakat 41 sürede 99 adet olarak geçen salatı ve ilgili kavramlari( ruku,secde,kiyam,abdest,kible vs.)tek tek inceleyerek kanitlamalisiniz ki ,gelecek nesillere ,kurani inceleyeceklere sizden temel alacakları delil olsun.Çünkü Kurana yönelen meal okuyor,mealler malum malesef şirk kokuyor,onu okuyanlar gerçek sanıyor sonuç 0 elde var 0 .Dolayısıyla sizin gibi gerçeğe vakıf insanlar biraz daha ön planda olun ki (yazılarınız la tabi ki)diğerleri sönmeye başlasın.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SALAT ,İKAME-İ SALAT & İNFAK

‘’Malları ve canları ile Allah yolunda mücadele edenler; işte onlar, onlar sadıklardır.’’ Hucurat 15 Allah katında din(yaşam sistemi) ‘’Allah katında din, ancak İslâm dinidir.’’Ali İmran 19 ;Din insanın ve bununla bağlantılı olarak insanın içinde yaşadığı toplum tarafından uygulanan yaşam sistemidir,zaman içinde oluşturulmuş değerler ile belirlenen sosyo-ekonomik yapıdır.Bu sosyo ekonomik yapı toplum tarafından oluşturulan normlarla kontrol edilmekte devamlılığı sağlanmaktadır.Bugün temelinde ‘’özel mülkiyet’’ bulunan sosyo-ekonomik yapı, insanlığın dinini(yaşam sistemini) oluşturmaktadır,sahip olduğu güç ile doğru orantılı olarak özel mülkiyet hakkını pekiştiren mekanizmalar oluşmakta bu hakkın ‘’likit bir halde’’ hareketini sağlayan ‘’parasal sistem’’ sayesinde insanların emeklerinin amacı özel mülkiyetini daha çok arttırmak olmaktadır.İnsanlar tarafından oluşturulan devletlerin temeli ‘’özel mülkiyetin güvenliğinin ve meşruiyetinin’’ sağlanması haline gelmiştir.Milyonla

PUT

" Siz kendi elleriniz ile yontuğunuz seylere mi ibadet ediyorsunuz ?" SÂFFÂT 95 Put,yada TDK'nın ifadesi ile fetiş, ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi bulunduğuna inanılan canlı yada cansız nesne olarak tanımlanmaktadır,sözkonusu tanım güncel bir hale sokulmak istendiğinde ise kişinin görüşleri yada inançları sebebi ile tek taraflı duygusal bir bağ oluşturduğu kendisinde ki  belirli ruhsal durumları tetikleyen yada aşırı duygu yoğunluğuna sebep olan canlı yada cansız nesne şeklinde ifade etmek mümkündür. İbadet yada tapınma ,günümüzde tanım olarak belirli ritüellerin yerine getirilmesi gibi dar bir alana sıkıştırılsada genel bir ifade ile inancın ve bağımlılığın gösterilmesi amacı ile çeşitli eylemlerin ortaya konulmasıdır. Bugün "put" denildiğinde ilk akla gelen şey taştan yada başka bir metaryelden oluşturulmuş "dinsel anlam" taşıdığına inanılan ve genellikle insansı görünüşe ait çeşitli referanslar içeren heykeller yada heykelcikerdi