Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DİN : Teslimiyet yada İsyan

  Din,bireysel anlamda, insanın hayatı boyunca kişisel değer ve kannatlerine göre sürdürdüğü yaşamıdır;Ve bu yaşamı oluşturan bütün eylemleri ya da eylemsizlikleri, o kişinin dinini oluşturur. Din bizzat yaşamın kendisidir; kişinin yaşam şeklidir,olaylar karşısında yaptığı yada yapmadığı davranışlarıdır.Toplumsal olarak Din ise, bireylerin yaşam şekillerinin kurallaşarak, yasalaşarak, ilkeleşerek toplumsal düzene yansımasıdır.''Din'' kelimesi toplumsal bazdaki yasa, sistem, düzeni tanımlamak için kullanır.    Din ,toplumu meydana getiren bireylere ait kişisel özelliklerin belirli bir konsensüs dahilinde oluşturduğu toplumsal yaşam kaideleridir.Bu kaidelere riayet edenler ‘’Din’’e uygun bir yaşam sürdürebilirler.Bu kaideler genel bir toplumsal kabul ile oluşmaları nedeni ile ‘’sorgulanamaz’’,’’red edilemez’’ve ’’değiştirilemez’’çünkü toplumun geneli bu kaideler üzerine inşaa edilmiş sosyal,siyasi ve ekonomik düzenin bir parçasını oluşturmaktadırlar.Bugün içinde ya

ŞÜKÜR:Nimetin karşılığını ödemek

Öyleyse Beni anın, Ben de sizi anayım; ve Bana ŞÜKREDİN ve nankörlük etmeyin. (Bakara Suresi, 152) Ey iman edenler !size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, Allah'a ŞÜKREDİN. (Bakara Suresi, 172) ŞÜKÜR ”; “hayvanın yediği besini, verdiği süt ve semizliği ile belli etmesi” demektir. (Lisan ül Arab; c:5, s:163-165 ve Tac ül Arus; c:7, s:48-51) Din terminolojisinde “şükür”; “insanların Allah’ın kendilerine verdiği nimetlere karşı nimetin karşılığını Allah’a vermeleri” demektir.Yani şükür ellerini açıp Allah’a ‘’TEŞEKKÜR’’ etmek kadar basit bir davranış değildir. Şükür Nimet Karşılığıdır… ….Ey Rabbim, beni nefsime hakim kıl ki, bana ve anama babama verdiğin nimetlere şükredeyim(Karşılığını ödeyeyim) ve hoşnut olacağın iyi bir iş yapayım …NELM 16 ..Ey Rabbim, beni öyle yönlendir ki, bana ve anama babama verdiğin nimetine şükredeyim(Karşılığını ödeyecek) ve hoşnut olacağın iyi bir iş yapayım…AHKAF 15 Eğer inkâr

HRİSTİYAN KANADA VE CAMİ KAPILARINA TAKILAN KİLİT

Kuzey Amerika'da bulunan Kanada federasyondur,parlamenter demokrasi ve anayasal monarşi ile yönetilir, en yaygın din hristiyanlıktır.Yaşam kalitesi,yüksek eğitim seviyesi ,güçlü ekonomik ve sosyal yapılarının ötesindeki başka bir detay dikkati çeker: Kanada'da bulunan evlerin DIŞ KAPILARI KİLİTLİ DEĞİLDİR.Bizim gibi %99.9'nu ''Müslümanların'' oluşturduğu bir toplumun ''İbadethane'' adını verdiği kapısından ''namaz için'' giden lerin ayakkabılarının çalındığı,temizlenmek için kullanılan çeşmelerinin hurdacıya satmak için söküldüğü, halılarının alınıp götürüldüğü, camlarının kırıldığı,tuvaletlerinin insandan çok hayvanlar tarafından kullanılır bir hava taşıdığı,içlerinde yoğun bir ayak kokusunun sizi karşıladığı ,kapılarının kilit üstü kilitierle kitlendiği ,gitme gafletine düşenlerden girerkende çıkarkende neyidüğü belirsiz adamlar tarafından ''ne verirsen elinle o gelir seninle tekerlemeleri ile'' nereye

KRONER BYPASS VE ALLAH ŞİFA VERSİNCİ GERİZEKALILAR

Tıp,insan sağlığının sürdürülmesi ya da bozulan sağlığın yeniden düzeltilmesi için uğraşan, hastalıklara tanı koyma, hastalıkları tedavi etme, hastalık ve yaralanmalardan korumaya yönelik çalışmalarda bulunan birçok alt bilim dalından oluşan bilimsel disiplinlerin şemsiye adıdır. Doktorluk,bedensel ve zihinsel açıdan "iyileştirmeyi" hedefleyen meslek koludur. Barındırdığı pekçok farklı disiplinle insan bedeninde ortaya çıkan biyolojik ve psikolojik rahatsızlıkların ortadan kaldırılması yada önlenmesi için çalışan tıp bilimi bedenin çalışma prensipleri ve yapısı ile ilgili sahip olduğu bilgiyi arttırdıkça ortaya çıkan hastalıklara daha başarılı bir biçimde tedavi imkanı sunabilmektedir.Gelişme sağlamanın tek yolu sahip olunan bilginin arttırılmasından geçmektedir. Çok basit bir örnek olarak göğüs ağrısına ve kalp krizine neden olan koroner arterlerdeki daralmalar belli bir seviyenin üzerine çıktığında kanın akışında engel oluşturur.Bu durum kalbin yeterince beslene

Hayvanların Kulaklarını Yarmak ve SÜNNET(HITAN)

CİNSEL ORGANIN UCUNUN KESİLMESİNİ EMREDEN BİR YARATICIYA İNANMAK Yıllık milyonlarca Türk Lirasına ulaşan sünnet düğünü sektörü,operasyon başına binlerce lira alan ''sünnetçiler'',operator doktorlar ve özel hastaneler;süslü püslü tören kıyafetleri ;kim olduğunun bile farkına varamadığı küçücük yaşında yaratıcısının cinsel organının ucunun kesilmesini emrettiğini düşünen bir çocuk; Size Allah'ın yarattığını değiştirme hakkını veren kimidir? ''Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm'' Biz insanı en güzel biçimde yarattık.Tin 4 ''Allah, şeytana lânet etti. Ve şeytanşöyle dedi: "Ben mutlaka, Senin kullarından belli bir nasip edineceğim. ''Ve onları mutlaka dalâlette bırakacağım. Ve onları, mutlaka emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim ve mutlaka onlara emredeceğim. Böylece onlar, mutlaka DAVARLARIN KULAKLARINI KESECEKLER ve onlara emredeceğim, öyle ki mutlaka, ALLAH'IN YARATTIĞINI DEĞİŞTİRECEKLER. Ve kim, Allah'tan

ALLAH'IN İMTİHANI

"Kıyamet (yeniden kalkış)günü adalet terazilerini kurarız" Enbiya 47. Yetime(toplum tarafından kimsesiz bırakılana) sahip çık,yoksulu(kendini doyurmaya gücü yetmeyeni,ihtiyaçlarını karşılayamayanı)doyur/ihtiyaçlarını karşıla,yolda kalmışa (doğru işler yaparken. imkanlarını yitirene)elini uzat,köle olarak kullanılanı(özgürlükleri başkalarının çıkarı için ellerinden. alınanı)esaret altındakini özgürlestir,verdiğin sözü tut(söylediğine güvenerek iş yapanların beklentilerini boşa çıkarma),(herkese karşı)güvenilir ve adil ol, kişisel hırslarına yenilip insanlara kötülük etme,bu geçici hayata aldanma sana bahsedilen nimetleri (kendi ellerinle didinip çalışarak elde ettiğin imkanları karşılık beklemeden )diğerleri ile paylaşıp onlarla esit ol diyen kitapta hala bir sır, hala bir mucize arayanlar; bu kelime ile ne denmek isteniyor şu kelime ile ne denmek isteniyor diye soruşup duranlar, apacık ortada duran mesajı bı rakıp, kitapta hala efsunlu kelimeler arayanlar, sadece k

İYİ SAATE OLSUNLAR... ÜÇ HARFLİLER... CİNLER

'' Bu evrende sizi, cehaletinizden başka çarpacak hiçbir güç yoktur .'' Adı anılınca gelen özellikle ıssız mekanları,banyoyu tuvaleti incir ve ceviz ağaçlarının altlarını mesken tutan,Çocukluğumuzun en korkunç masalları,daha doğru bir ifade ile YALANLARI Cinn:insanın beş duyusuyla kavrayamadığı, algılanamayan, ama somut veya soyut, varlığı kesin olan güçler. İns:Beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran Halakal insâne min salsâlin kel fehhâr/insanı pişirilmiş çamur gibi kuru balçıktan yarattı(RAHMAN 14) Ve halakal cânne min mâricin min nâr/cinleri dumanı olmayan ateşten/enerji yarattı (RAHMAN 15) Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn Ve andolsun ki Biz, insanı; görünen, bilinen varlıkları çınlayan kilden, işlenebilen çamurdan/hâlden hâle giren bir maddeden oluşturduk.(HİCR 26) Vel cânne halaknâhu min kablu min nâris semûm Ve cânnı; görünmez varlıkları da daha önce,

SABIR :MÜCADELEDİR,AKABE'YE DAVRANMAKTIR.

Aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etmek, kararlı olmak, gevşememek”; yani “insanın elinde olmadan başına gelen ve ona büyük üzüntüler veren musibetlere karşı koyması, onların üstesinden gelmek için bıkmadan,usanmadan mücâdele etmesidir. Haksızsızlığa boyun eğmek, miskinliğe, uyuşukluğa ve aşağılanmaya razı olmak, zillete, haksız tecavüzlere, insan onuruna gölge düşürecek saldırılara katlanmak, bunlara karşı sessiz ve pasif kalmak, dayanmak, dişini sık mak, sabretmek değildir. Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sessiz kalmak, o davranışa ''ortak olmak'' demektir. Aksine sabır, “bu tarz kötülüklerle mücâdele etmek, bunlara karşı çıkmak, bir hakkı savunmak ve korumak için çaba göstermek, bu süreçte kararlı olmak”tır. ALİ İMRAN 146 ''Ve nebilerden niceleri var ki; onlarla birlikte birçok rıbbıyyun (ilim, irfan sahibi mürşid) de savaştı. Allah yolunda, kendilerine isabet eden şeyler (elem ve sıkıntılar) sebebiyle gevşemediler, zayıflık göstermediler ve

FULKİ (GEMİ)

NUH( GEMİ ,FIRIN & İNİŞ ) Vasnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûn(mugrakûne). ' 'Vahyimizle ve Bizim gözetimimizde gemiyi inşa et.Zulmedenler hakkında Bana hitap etme. Onlar, muhakkak ki; boğulacak olanlardır' HUD 37 ''Ve senin Rabbin, balarısına, dağlardan, ağaçlardan ve onların (insanların) kurdukları çardaklardan, evler (kovanlar) edinmelerini vahyetti.''NALH 68 '' Ve Musa (A.S)'ya asasını atmasını vahyettik. Attığı zaman o, (onların) uydurdukları (sihirle yaptıkları) şeyleri yuttu''ARAF117 Ve hamelnâhu alâ zâti elvâhın ve dusur ''Ve onu, perçinlenmiş levhalardan oluşan (gemi) üzerinde taşıdık''KAMER 13 Tecrî bi a’yuninâ, cezâen li men kâne kufir ''Gözetimimizde yüzerek akıp gidiyordu, inkâr edilmiş olana bir mükâfat olarak''KAMER 14 Ve lekad tereknâhâ âyeten fe hel min muddekir '' Ve andolsun ki Biz, onu (o gemiyi) bir

ADEM

RESUL/ELÇİ Mİ ? Meryem 58 Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme İşte onlar ki Allah’ın nimet verdiği nebilerdir Adem’in soyundan ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve min zurriyyeti ibrâhîme ve israil ve ibrahimin ve gece yürüyenlerin soyundan ve mimmen hedeynâ vectebeynâ ve hidayete erdirdiklerimiz ve seçtiklerimizden izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ onlara Rahmanın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak ve boyun eğip teslimiyet göstererek yerlere kapandılar.. Sözkonusu ayet grubundaki  atıf ‘’ zurriyyeti âdeme /Ademin soyu’’ olup Adem’e verilen Resulluk elçilik görevine değil Ademin soyundan gelenlere verilen Resulluk görevinedir.Ademin soyu yada ademin soyundan gelenler/Ademoğulları ifadesi Kurani olarak tüm insanları kast eden bir ifade olarak kullanıldığı görülmektedir.Aşağıdaki ayetler buna örnek olarak verilebilir. ‘’Ey Âdemoğulları/ Yâ benî âdeme Si

ZİNCİR

''ZİNCİRSİZ'' OLMAN SENİ ÖZGÜR KILMAZ... ' 'Bu kitap Allah'tan başkasına kul olmamanız içindir'' HUD 2 K ölelik , bir  insanın  başka birinin malı ve mülkü olmasıdir. Mülk maldır veya malın kendi değil, yalnız menfaatidir,ondan saglanan faydadır. Çok eski tarihlerden beri  savaşta   esir  düşenler, ağır suç işleyenler, borcunu ödeyemeyenler,  korsanlar  tarafından kaçırılanlar köle kabul edilir, Köle olarak mülkiyeti ele geçirilen kişi belirli bir bedel karşılığı başka bir alıcıya  köle pazarlarında satılırdı. Köleliği belirleyen temel unsur insanın mülkiyetinin bağlı olarak emeğinin ticarete konu olmasıydı.Köleler en ucuz işgücünü ve en ucuz askeri gücü oluştururlardı. Sözkonusu dönemlerde milyonlar ile ifade edilen dünya nüfusunun günümüzde milyarlara ulaşması ve kurulan devlet organizasyonları ile adam kaçırma ,borcunu ödeyemeyeni esir alma yada savaşta yenilen tarafın mülkiyetininde kazanan tarafa geçmesi gibi uygulamalar sona erd