Ana içeriğe atla

HALK'A RAĞMEN BİR ZAFER

Savaştan ve vergiden usanmış topraksız köylülere,Yağmacı asker kaçaklarına,Kaderine boyun eğimiş İslamcılara,İşbirlikçi Efelere ve Düşmanını Bayraklarla Karşılayan bir ‘’Halka rağmen ‘’kazanılan bir zafer…

30 AĞUSTOS 1922 BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ

15 MAYIS 1919
İzmir Yunan ordusu tarafından işgal edildi.Yunan ordusu Menemen ,Manisa ,Aydın gibi şehirlerde ,’’ŞEHRİN İLERİ GELENLERİ ‘’ tarafından karşılandı,sokaklara ‘’YUNAN BAYRAKLARI’’ asıldı.21 mayıs akşamına kadar Güney yönünde Torbalı’ya ,Doğu’da Kemalpaşa’ya Kuzey’de Menemene kadar olan bölgeleri işgale etti.
İLK ve TEK kurşun Hasan Tahsin gerçek adıyla gazeteci ve yazar‘’Osman Nevres’’ tarafından atıldı.
19 MAYIS 1919
Osmanlı ordusunun Tümgenerallik rütbesini taşıyan ‘’Yıldırım Orduları Kumandanı’’ Mustafa Kemal Paşa 9.Ordu müfettişi olarak Samsun’da karaya çıktı.
İşgal edilen tehtidi ile karşı karşıya bulunan Türk topraklarında Osmanlı Ordusunun resmi asker kaçağı sayısı 300.000 kişiydi.
1.Dünya savaşından sonra İmparatorluk otoritesini büsbütün yitirmiş,öncesinde imparatorluğun ağır vergileri ve ağalık düzeninin altında ezilmiş olan ve geçim kaynağı ‘’tarım ekonomisine’’ dayalı halk mevcut otoriteye karşı gelerek dağa çıkmış ve geçimini yol kesme ,haraç alma,yağma gibi faaliyetlerle sağlayan çetelerin eline teslim edilmişti.Bugün düğünlerde dizini yere vura vura oyunları oynanan‘’Efeler’’ve ‘’Zeybekler’’ o dönemin ‘’Yağmacı Haydutlarından’’ başka bir şey değildi.Bugün namları ile anılan-ve dönemin tek silahlı unsuru olan- Efelerin gücünün ancak üç beş köylüye yettiği 6 günde Egenin içlerine ilerleyen Yunan Kuvvetlerinin dişe dokunur hiçbir karşı koyma ile karşılaşmamasından da rahatlıkla anlaşılabilmektedir.
22 HAZİRAN 1919
9.Ordu Müfettişi Mustafa Kemal ‘’AMASYA GENELGESİ ‘’ ile ‘’ Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını’’ ilan etti.
Anadolu’’da ve İstanbul’’da teşkilatı mahsusa ve ülkenin ‘’milliyetçilik’’ unsurunu özümsemiş entelektüel kesimlerinin oluşturduğu Kuvay-i Milliye hareketi üyelerinin oluşturduğu ‘’Milli mücadele grubu’’ dışında işgale tepki gösteren bir ‘’Halk hareketi bulunmuyordu’’
Ege’de Yunan ilerleyişine karşı ilk resmi kuvvetler harekete geçtiğinde piyade alayının mevcudu ‘’150’’ kişiydi ve 2 adet makineli tüfeğe sahiptiler.
23 NİSAN 1920
Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920'de Ankara'da -tüm görevlerinden istifa etmiş- Mustafa Kemal Paşa önderliğinde 162’si birden fazla dil bilgisine sahip olan 378 milletvekili ile toplandı.
Osmanlı hükümetinin ‘’Din ve millet düşmanı Bolşevikler ‘’ olarak tanıttığı Milli Mücadeleciler karşı ‘’HALK AYAKLANMALARI’’çıkıyordu.Toprakları günbe gün işgal edilen halk ‘’İslamcılık ve Ümmetçilik propagandaları ile düşmanına karşı değil Kendini kurtarmaya çalışanlara karşı birleşiyor ve ayaklanıyordu.
18 EYLÜL 1920
Türk Kurtuluş Savaşı sırasında ayaklanma çıkaran ve yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı çalanları, casusları, asker kaçaklarını ve bağımsızlık hareketini engelleme amacıyla propaganda yapanları yargılamak için ‘’İSTİKLAL MAHKEMELERİ’’ kuruldu.Asker kaçaklarına umuma açık yerlerde 40 ila 100 değnek atılıyor tekrar kaçması halinde ‘’İDAM EDİLİYORDU’’
Düzenli ordu asker mevcudu 86.000 ,resmi asker kaçağı sayısı 150.000 den fazlaydı.
30 AĞUSTOS 1922
Bir tarafta kendi halkıyla ,yüzbinlerce asker kaçağı ile ,çürümüş ümmetçi Osmanlı rejiminin devamını isteyenlerle,yeni devletin Şeriata dayalı bir devlet düzenine sahip olması gerektiğini düşünenler ile mücadele veren,en yakınlarının dahi Kurtuluşu ‘’Amerikan’’ yada ‘’İngiliz’’ mandasında gördüğü Mustafa Kemal ,26 Ağustos 1922 günü Afyon kocatepede de Ege bölgesini işgal altında tutan ve istihkamları İngiliz komutanlarca ‘’Geçilemez’’ biçimde tesis edilmiş Yunan ordusunun karşısında ’istiklal mahkemelerinin’’ gözünü kırpmadan verdiği cezalar sayesinde sayısı ancak 207.941 kişiye çıkarılabilmiş,iç ayaklanmalar ve asker kaçakları nedeni ile bir yılı aşkın süredir bir türlü tam anlamı ile tahkim edilemeyen ’’Türk Ordusu’’nun T.B.M.M tarafından tam yetki ile donatılmış ‘’BAŞKOMUTANI’’ olarak bulunuyordu.
26 Ağustos sabahı verilen ‘’Taarruz emri’’ ile başlayan yoğun topçu bombardımanı ve süvari akınları ile ‘’Geçilemez ‘’denilen Yunan istihkamı 30 saat içinde çökmüş,28 Ağustos’ta ;6 günde Ege’yi hiçbir direniş ile karşılaşmadan işgal eden törenlerle,bayraklarla karşılanan Yunan güçleri –çaresizce- geri çekilmeye başlamıştır.
30 Ağustos gün saat 19:30 a kadar devam eden ve Başkomutanlık meydan muharebesi adı verilen çarpışmalarda Yunan birlikleri imha edilmiştir.
2 Eylül 1922 günü Yunan General Trikupis’e Yunan ordularının Başkomutanı olarak atandığının bilgisi savaş esiri olarak karşısına çıkarıldığı Türk Orduları Başkumandanı Mareşal Mustafa Kemal tarafından verilmiştir.
Savaştan hemen sonra, Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa, Ordulara şu ünlü emri vermiştir:
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!"
Bu emir doğrultusunda üç koldan İzmir'e ilerleyen ordu; 1 Eylül'de Uşak'ı, 2 Eylül'de Eskişehir'i, 6 Eylül'de Balıkesir ve Bilecik'i, 7 Eylül'de Aydın'ı, 8 Eylül'de Manisa'yı geri aldı ve 9 Eylül'de İzmir'e girmiş vatan toprağında bulunan en büyük işgalci unsur tam anlamı ile ‘’Denize dökülmüştür’’
Türk Tarihinde geri çekilme ve savunma döneminin sona ererek ,200 yıl sonra kazanılan ilk taarruz savaşı ‘’Başkomutanlık meydan Muharebesi ‘’ olmuştur,İşgalci yunan kuvvetleri İzmir’i filikalarla terk etmek zorunda bırakılmış ,düşman adeta 150 bin kilometrekarelik vatan toprağından 14 güniçinde süprülmüştür.
Ancak bu büyük zafer asla toprakları ‘’işgalaltında’’bir halkın kurtuluş mücadelesi olmamıştır.
Bu zafer dağlarda eşkiyalıkla,yol kesmekle,yağma ile geçimini sağlayan ve çıkarları sözkonusu olduğu zaman ‘’Milli mücadele’’ hareketine karşı merkezi hükümet lehine ayaklanma çıkarmış,işgal kuvvetleri ile işbirliği yapmış oyalı nakışlı kıyafetler giyen,bugün düğünlerde geçmişini bilmezlerin bir halt işliyormuş gibi dizlerini vurarak oyunlarını oynadığı ‘’Efelerin’’ ‘’Zeybeklerin’’zaferi değildir.
T.B.M.M sinin açılışından sadece 9 gün sonra çıkardığı ve ‘’Fiilen vatan hainliğinde bulunanlar asılarak idam edilir’’ hükmünü içeren ‘’Hıyaneti vataniye’’kanunu ve ‘’sayıları yüzbinleri bulan, vatan toprağının işgal altında olduğu bir dönemde ortaya çıkan otorite boşluğundan yararlanarak hırsızlık,gasp,yağma ,tecavüz gibi suçlar işleyen çıkarları doğrultusunda Osmanlı Hükümeti yada işgalcilerin emirleri doğrultusunda isyanlar çıkaran ve asker kaçaklarını düzenli orduya ‘’Zorla ‘’dahil etmek amacı ile kurulmuş ‘’İstiklal mahkemeleri’’ vasıtası ile vatan sevgisi nedeni ile değil ölüm korkusu ile orduya dahil olmuş ‘’zoraki kahramanların’’ zaferi değildir.
Bugün dahi Allah’ı Kitabı ağzından düşürmeyen tekkeler ve zaviyeler biçiminde örgütlenmiş,Halkı ‘’Din afyonu’’ ile uyutan,çıkarları sözkonusu olduğunda Osmalı hükümeti ve İşgal güçlerinin lehine Milli mücadele hareketini ‘’Dinsiz’’ olarak lanse etmiş ‘’Din elden ‘’ gidiyor propagandası ile cehalet içindeki halkı, düşmanla mücadeleden ,özgürlük ve bağımsızlıktan başka bir amacı olmayan bir harekete karşı ayaklandırmış ‘’kitapsız Müslümanların’’ yada ‘’İslamcıların’’ zaferi değildir.
Bu zafer aldığı eğitim ve entelektüel birikimi sayesinde Irka dayalı değil toprağa dayalı milliyetçilik prensibini benimseyen.Askeri bir dehadan öte bir toplum mühendisi olan ve Bugün içinde yaşadığımız toplumun temellerini 21 yüzyılın gerekleri doğrultusunda oluşturmuş Mustafa Kemal’in,en ince ayrıntısına kadar planladığı ve bu planını gerek ikna gerekse zorla uygulamaya koyma yoluyla başarıya ulaştırdığı bir fikir hareketinin sonucudur.
Genel İslam kültürünün etkisi ile razı olma,sabretme gibi pasifizasyona yönelik öğeler ile etkisizleştirilmiş.Tarım toplumu olması sebebi ile Osmanlının son döneminde bozulan ‘’tımar sisteminin’’ yozlaşması ile ortaya çıkan Ağalık sistemi ile köleleştirilen ‘’topraksız köylülerden’’oluşan ve milli birlik ,milliyetçilik gibi fikirlerden bi haber halkın bu zaferdeki tek payı zorunlu olarak askeri unsurlara dahil olmaktan öteye geçmemektedir.Aksine o dönem halk bağımsızlık için örgütlenmesi gerekirken- tek kültürel çimentosunu oluşturan ‘’İslam’’ı -kullananlar tarafından Bağımsızlık hareketlerine karşı örgütlenecek kadar biliçsiz bir durumda bulunmaktaydı.
Bugüne kadar anlatılan dev cüsseli ,beyaz atlara binen, yeşil sarıklıların savaşa katıldığı,yunan birliklerinin durup dururken ortadan yokolduğu yada benzinsiz uçan uçaklara ait uyduruk hikayeleri bir kenara bırakın,Gerçekte önünde düşmanın süngüsü arkasında istiklal mahkemerinin yağlı urganı bulunan senelerce Kahraman Türk köylüsünün vatanını korumak için giriştiği Kurtuluş savaşı olarak anlatılan masalıda unutun.
Bugün birilerinin heykellerine ''put'' dediği birilerinin dinsizlikle suçladığı firiklerini uyguladıklarını idaa edenlerin dahi duvara asılı posterden yada kola yapılan imza dövmesinden ileri gidemediği O büyük adamın bir resminin yada heykelinin önünden umarsızca geçmeyin Bugün altında özgürce yaşadığınız bu bayrak gönderde dalgalanıyorsa ,Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti aksi için çalışan bunca insana rağmen hala tam bağımsız ve güvenli bir rejimi sizlere sunuyorsa O büyük Adamın ileriyi gören dehası ve sahip olduğu büyük fikirleri sayesindedir.
Mahvetmek için uğraştığımız yada korumak için hiçbirşey yapmadığınız özgür ,tam bağımsız,çürümüş geleneklerden ve ümmetçilik olgusunda,yozlaşmış islamdan temizlenmiş ‘’Türkiye Cumhuriyeti’’ için ;her şeye rağmen hatta ‘’halka rağmen’’ fikren ve fiiline Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal ATATÜRK’e dün olduğu gibi bugünde üstünde yaşadığımız bu ülke için çok şey borçluyuz….

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SURYA NAMASKARA (GÜNEŞİ SELAMLAMA) –Hinduizm / NAMAZ(ATEŞİ SELAMLAMA) -Meccusilik-

‘’Kime secde(itaat) ettiğini bilmemek’’ ‘’ Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş ’’NELM 24 Güneş ,dünyadaki canlılık ile olan doğrudan ilişkileri sebebi ile ‘’insan ‘’denen varlığın çevresindeki nesnelere anlamlar yüklemeye başlamasından ve aralarındaki ilişkileri çözümlemesinden itibaren önemli bir varlık konumuna gelmiştir.Avcılık ve Tarıma dayalı toplumlarda doğanın canlanma ve ölme zamanları mevcut hayvan popilasyonunu ve hasat evrelerini doğrudan etkilemesi ,sözkonusu durumların ise doğrudan ‘’Güneş’’ ile olan bağlantısı gerek avcı gerekse tarım toplumlarının güneş ile yakın bir ilişki içinde olmasını sağlamıştır.Doğadaki sebep-sonuç ilişkisinin farkında olan ancak yetesiz bilimsel anlamda gelişmemişliği nedeni ile bu durumlara mantıklı bir açıklama getiremeyen insan zaman içinde rasyonel olarak cevap veremediği sorulara irasyonel cevaplar bularak manevi açıda

SALAT ,İKAME-İ SALAT & İNFAK

‘’Malları ve canları ile Allah yolunda mücadele edenler; işte onlar, onlar sadıklardır.’’ Hucurat 15 Allah katında din(yaşam sistemi) ‘’Allah katında din, ancak İslâm dinidir.’’Ali İmran 19 ;Din insanın ve bununla bağlantılı olarak insanın içinde yaşadığı toplum tarafından uygulanan yaşam sistemidir,zaman içinde oluşturulmuş değerler ile belirlenen sosyo-ekonomik yapıdır.Bu sosyo ekonomik yapı toplum tarafından oluşturulan normlarla kontrol edilmekte devamlılığı sağlanmaktadır.Bugün temelinde ‘’özel mülkiyet’’ bulunan sosyo-ekonomik yapı, insanlığın dinini(yaşam sistemini) oluşturmaktadır,sahip olduğu güç ile doğru orantılı olarak özel mülkiyet hakkını pekiştiren mekanizmalar oluşmakta bu hakkın ‘’likit bir halde’’ hareketini sağlayan ‘’parasal sistem’’ sayesinde insanların emeklerinin amacı özel mülkiyetini daha çok arttırmak olmaktadır.İnsanlar tarafından oluşturulan devletlerin temeli ‘’özel mülkiyetin güvenliğinin ve meşruiyetinin’’ sağlanması haline gelmiştir.Milyonla

Hayvanların Kulaklarını Yarmak ve SÜNNET(HITAN)

CİNSEL ORGANIN UCUNUN KESİLMESİNİ EMREDEN BİR YARATICIYA İNANMAK Yıllık milyonlarca Türk Lirasına ulaşan sünnet düğünü sektörü,operasyon başına binlerce lira alan ''sünnetçiler'',operator doktorlar ve özel hastaneler;süslü püslü tören kıyafetleri ;kim olduğunun bile farkına varamadığı küçücük yaşında yaratıcısının cinsel organının ucunun kesilmesini emrettiğini düşünen bir çocuk; Size Allah'ın yarattığını değiştirme hakkını veren kimidir? ''Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm'' Biz insanı en güzel biçimde yarattık.Tin 4 ''Allah, şeytana lânet etti. Ve şeytanşöyle dedi: "Ben mutlaka, Senin kullarından belli bir nasip edineceğim. ''Ve onları mutlaka dalâlette bırakacağım. Ve onları, mutlaka emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim ve mutlaka onlara emredeceğim. Böylece onlar, mutlaka DAVARLARIN KULAKLARINI KESECEKLER ve onlara emredeceğim, öyle ki mutlaka, ALLAH'IN YARATTIĞINI DEĞİŞTİRECEKLER. Ve kim, Allah'tan