Ana içeriğe atla

ATUZ ZEKAT:''Allah'ın sistemine uygun olan kazanımlarınızı ulaştırın / verin''

''İnanç ,temelsiz bir bağlılıktır,kanıt gerektirmez''





     Ruhbanlık,hemen hemen tüm inançsal sistemlerde yer alan dünyevi haz ve tutkulardan bedenin temizlenerek bağlı bulunulan inaçsal sisteme adanmasıdır,ulaşılmak istenen amaç çeşitli öğretiler yardımı ile arınmış; ''tutkulardan temizlenmiş'' ruhsal bir durumdur,İslamda bulunan tasavvuf'ta,hinduizm'de,hristiyanlık'ta ve daha pek çok yozlaştırılmış inanç biçiminde, kişi bedeni arzularını engelleyerek yada yok sayarak bu tutkulardan yada hazlardan kurtulmaya çalışmakta bu sayede ''Yaratıcısına'' yada ''İlah'ına'' yakın olacağına inanmaktadır,insanları kandıran bu Spiritüel inanç sistemleri ,Yaratıcının gerçekliği karşısında mutlak bir çöküşe mahkumdur.İnsanların ''bilinmez'' karşısında çeşitli inanç sistemleri geliştirmeye başlamalarından bu yana ,inanç sisteminin merkezinde her zaman kişinin kendisi yani ''BEN'' olmuştur,inanç sisteminin tüm amacı kişiyi korkularından arındırmak ,kişiye ruhsal/manevi bir rahatlama sağlamaktır.Oysa Yaratıcı tarafından ortaya konulan sistemin gerçeği çok farklıdır,İnsani zanlardan kaynaklı temelli inanç sistemleri ruhsal bir rahatlama ,huzur içinde ve dingin bir yaşam vaad ederken Yaratıcının sistemi; insanın omuzlarına çok ağır bir yük bırakmaktadır.

''Ve insan onu yüklendi''AHZAB 72

Yaratıcısına ve onun sistem ile olan özdeşikliğine yönelen insan,spirütüel inanç sistemlerinin vaad ettiği rahat bir varoluş ve huzurlu bir yaşam yerine sürekli bir mücadele ile ve büyük bir sorumluluk duygusu ile başbaşa kalmaktadır,tüm hayatı yaratıcısını ve onun yarattığı sistemi anlamak ve bu sisteme uygun bir yaşayısı tesis etmek ile geçecektir,bunun için sonu gelmez bir mücedele içine girecektir,bu mücedelesini sabır/dirençle sürdürecek ve bu çabalarının ancak karşılığını ahirette /yaratıcısının katındaki yaşamda alacaktır.

''Yoksa siz, kendinizden önce yaşayanların başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe, cennete gireceğinizi mi zannettiniz?''BAKARA 214

İslam'ın insana sunduğu ecir/ödül/kurtuluş işte budur,Allah'a ve Onun özdeşik olduğu sisteme göstereceği teslimiyetle alacağı karşılılık ''Sarp bir yokuşa atılmak'' olacaktır.

''Ona iki yolu gösterdik''
''Fakat O akabeye(Sarp yokuşa) atılmadı/Katlanmadı''BELED 11-12

Bugün ,bundan öncekilerin yaptığı gibi uyduruk ritüellerle yada Ruhsal arınma ile İslamdan ''kurtuluş'' bekleyenler büyük bir aldanış ve yanılgı içerisindedirler,Bu kitap ve bu Din'in vadettiği şey ''Mücadele ile geçecek bir yaşamdır'' ,yalnız kalıştır,çoğunluğa aykırı olmak onlardan uzaklaşmaktır,şimdiye kadar inandıklarını red etmektir.

Çünkü Ruhsal arınmışlık yada temizlenmişlik,Köle yapılanı bağlı kılınanı özgür kılamaz,hakkı gasp edilerek yoksul/yoksun bırakılanı tutup kaldıramaz,aç kalanı doyuramaz,yetim bırakılana sahip çıkamaz,hakkı yenilenin hakkını tesis edip eşit olmayı sağlayamaz bunları sağlayacak olan ,Allah'ın indirdiği ile hükmedilmesini sağlayacak olan şey onun uğrunda yapılacak mücadeledir,bu mücadele bizzat Allah'a ve onun sistemini bilen ve güvenen kişinin veya kişilerin maddi ve manevi katılımları ile yapılacak olan mücadeledir ve Bu mücadelenin bir yüzü SALAT ; diğer yüzü ise ZEKAT'tır


ZEKAT(Allah'ın sistemine uygun olarak artmış ,çoğalmış)

Kelimenin kökünü oluşturan ''zeka'' Allah'ın sistemine uygun olarak artan,çoğalan anlamına gelmektedir,bu kökün bir türevi olan ''zekat'' Allah'ın sistemine uygun olarak artmış ,çoğalmış,en düzgün,en temiz ,en iyi haline ulaşmış anlamına gelmektedir.

''Meyve ve tahıl cinsinden Allah’ın verdiği; artıp çoğalan her şeye “ زكاءzekâ” denir. Bu kökün türevlerinden olan “ الزكوةZekât” sözcüğü, “ صلاحSalâh;  bir şeyin en iyi, en temiz, en düzgün hali” demektir''

''Etimolojik olarak ‘ي - ك – ز ’ [z – k- y] kökünden türeyen zekat kelimesi, sözlükte; ‘artmak, çoğalmak, bereket, temiz olmak, iyi, düzgün, uygun ve verimli olmak’ gibi anlamlara gelmektedir . Bunları iki temel anlama irca edecek olursak, birincisi ‘artmak, çoğalmak’, ikincisi ise, ‘temiz olmak, arınmak’ olur. 

er-Râğıb el-İsfehânî ise, zekat kelimesinin kökü olan ‘zekâ’nın, Allah’ın bereketi sonucu meydana gelen artma anlamında olduğunu, hem dünyevi hem de uhrevi işlerdeki artma ve çoğalma manası için kullanıldığını ifade eder ve Arapça’da, رع! ا $زآ ifadesinin, ekinin artması, çoğalması ve bereketlenmesi anlamında kullanıldığı örneğine yer verir.''


İTA(Yol açarak ulaştırma)

Zekat ,Allah'ın sistemine uygun olarak artmış,çoğalmış ,en iyi haline ulaşmış ,ile birlikte kullanılan kelime ''İTA'' kelimesi  bir kişinin ark açması sonucu suyun bir yere gelmesi,bir yere ulaştırılmasıdır.İki kelime birlikte kullanıldığında ''Allah'ın sistemine uygun olarak artan,çoğalan şeyin ulaştırılması'' anlamına ulaşılmaktadır.



ايتاءİytâ” sözcüğünün sülasi mücerredi (üç harfli ana kökü), “ اe ت t ىy”dir. “ اe ت t  ى y”nin esas anlamı “bir kişinin ark açması sonucu suyun bir yere gelmesi” demektir. (LİSAN) Arapçada “gelme” “ اتى eta” sözcüğünden başka bir de “ جاءcâe” sözcüğüyle ifade edilir. “ جاء Câe”nin esas anlamı ise, “suyun, yağmurun bir çukura kendiliğinden gelmesi” demektir. (LİSAN)  Demek oluyor ki bu iki sözcük, aslında tam olarak eşanlamlı olmayıp aralarında fark fardır. “ اتىeta”, “birisi vasıta olduğu için geldi”; anlamında iken “ جاء câe” kendi kendine geldi” anlamındadır.
“ اتىEtâ” fiilinin “ إفعالİf’âl” babından olan “ اْتىe’tâ, يوئتى yü’tiy,  ايتاءiytâ” çekimi, genellikle “Verdi, verir, vermek” olarak çevrilir ve kabul edilir. Sözcüğün ilk vaazı anlamı, dikkate alındığında esas anlam, “yol açarak, engelleri aşarak; getirerek- götürerek verdi, verir, vermek” olması gerekmektedir.
Zekat kelimesi Kur’an’da kullanılırken, ‘vermek’ temel anlamını ifade eden ‘ء ) إ îtâ’ ve ‘ ء /0إ i’tâ’ kelimelerinden sadece ‘ îtâ’ ile zikredilir. Başka bir ifadeyle, Kur’an’da hiçbir yerde zekatla birlikte ‘ i’tâ’ kelimesi kullanılmaz. Her ne kadar bazı dilciler ‘îtâ’ nın ‘i’tâ’ anlamında olduğunu, yani, bu iki kelimenin aynı anlama geldiğini ifade etseler de32, Kur’an’da zekatın sadece ‘ îtâ ’ ile kullanılması, ‘ i’tâ ’ nın ise başka bağlamlarda yer alması, bu konuda önemli bir ayrıntının olduğunu göstermektedir. Sözlüklerde ‘ etâ ’ kök fiili ‘gelmek’ ve bu fiilin if’âl kalıbından masdarı olan ‘ îtâ ’ ise, ‘vermek’ anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, ‘ etâ ’ fiilinden türeyen ve vermek anlamını kazanan ‘ âtâ, yu’tî, îtâun ’ kullanımlarının ‘gelmek’ kök anlamıyla yakın bir bağlantısının olduğunu hatırda tutmak gerekmektedir. Bu çerçevede ‘gelmek’ ve ‘vermek’ anlamları birlikte düşünüldüğünde, bir yakınlaşmanın, gelmenin olduğu ve bu yakınlaşma sonucu verme fiilinin meydana geldiği sonucu tabii olarak ortaya çıkar. Bu da, zekatla birlikte kullanılan ‘ îtâ’ formunun, zekatın verilmesi zorunlu bir mali yükümlülük olması ile birlikte, müslümanın, vermek zorunda kaldığı için değil, gönülden, bütün benliğiyle vermesi, Allah’a yaklaştığı hissini yaşayarak vermesi gibi anlamları içerdiğine delalet etmektedir. Bu ifade kalıbıyla, Müslümanda; borçtan, sorumluluktan kurtulmak amacıyla değil, bütün benliğiyle, Allah’a daha da yak(ın)laşma, nefsini ve malını arıtma (tezkiye) amacıyla verilen zekat bilincinin yerleşmesinin amaçlandığını ifade etmek mümkündür. 


‘ i’tâ ’ formunda ise, dilcilerin de üzerinde durduğu üzere, ‘salt vermek’, ‘el ile vermek’ anlamı bulunmaktadır34. Başka bir ifadeyle ‘ i’tâ ’, ‘ îtâ ’ da olduğu gibi anlamsal yan unsurlar içermemektedir. İ’tâ, gönülden – gönülsüz ayırımı olmaksızın salt vermeyi ifade eder. Ayrıca ‘ i’tâ ’ da çoğunlukla muhatap bellidir, yani verilecek şeyin kime verileceği veya verildiği bellidir. Dolayısıyla ‘ i’tâ ’ da mef’ul çoğunlukla hazfedilmez. Ancak ‘ îtâ ’ da ise, mef’ulün hazfedilmesi daha kolaydır ve bu kullanımı çok yaygındır. Zekatla birlikte kullanımı da bu şekildedir. Dolayısıyla zekatın ‘ îtâ ’ ile kullanımı, mef’ulün hazfi nedeniyle, zekatın verileceği kesimlerle ilgili daha kapsamlı bir alan oluşturmaktadır . 


Allah'ın sistemine uygun olarak artan,çoğalan şeyin ulaştırılması olan Zekat kavramının en net olarak ortaya konulduğu ayet Rum suresi 39. ayettir ,Ayette Zekat kelimesi zıttını ifade eden Riba kelimesi ile aynı ayet içinde örneklemeli olarak kullanılmaktadır.

RİBA;Allah'ın sistemine uygun olmayan ''Mutlak'' bir artışı ifade ederken ,ZEKAT;Allah'ın sistemine uygun olmayan bir artışı/kazanımı ifade etmektedir.

ve mâ âteytum min riben: Allah'ın sistemine uygun olmayan kazanımdan verdiğiniz

ve mâ âteytum min zekâtin:Allah'ın sistemine uygun olan kazanımlarınızdan verdiğiniz


''Mallarınız eksilmesin/artsın diye sadece Allah'ın sistemine uygun olmayan kazanımlarınızdan verdigininiz şey Allah katında artmaz,Allah'ın vechini dileyerek zekattan (Allah'ın sistemine uygun kazanimlarinizdan) verin, iste boyle yapanlar kat kat arttıranlardır"

Riba ,Kurani olarak alış-veriş esasına dayanan haksız kazanımları ifade etmektedir,ve Allah'ın sisteminde karşılıklı fayda esaslı olan ticaret serbest/helal sayılırken bir tarafın haksız kazanımına dayanan Riba/fazlalık/mutlak artış yasaklanmış/haram kılınmıştır.

Rum suresi 39. ayette Allah'ın sistemine aykırı bir biçimde sağlanan kazanımlardan verilenlerin Allah katında hiçbir değerinin olmadığı,sadece Allah'ın sistemine uygun kazanımlardan verilenlerin Allah katında bir anlam taşıyacağı ifade edilmektedir,Allah'ın bu kazanımları misli ile karşılıklandıracağı söylenmektedir,sözkonusu ''misliyle karşılıklandırma'' ifadesi Bakara suresi 261. ayette yine Kuran tarafından açıklanmaktadır:

''Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde yüz adet tane  olmak üzere, yedi sünbül  veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi’dir, Alîm’dir.

vallâhu yudâifu :Allah misliyle arttırır,kat kat arttırır.

Yine aynı surenin 245. ayetinde 

''Kim Allah’a güzel bir borç verirse, o taktirde, o (verdiği) kendisine kat kat çoğaltılarak ödenir.''

Denilmektedir ki kullanılan kelime yudâifehu lehû ed’âfen kesîrah :arttırılarak,misli ile kat kat ödenir'dır

''Kim ki Allah’a güzel bir borç verir, o taktirde o, ona kat kat ödenir. Ve onun için kerim ecir vardır.''HADİD 11


Allah kitabında iki önemli kavramı bir arada kullanmaktadır; SALAT VE ZEKAT 

Salat ,insanın bizzat katılımı ile Allah yolundaki mücadelesini ifade ederken, Zekat  mücadelenin sahip oldukları vasıtası ile yapılan tarafını oluşturmaktadır,

SALAT >>>>>>>
''Allah muhakkak ki; Allah yolunda savaşan, böylece öldüren ve öldürülen mü’minlerden onlara verilecek cennet karşılığında, canlarını ve mallarını satın almıştır Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da, O’nun üzerine hak olan vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa eden kimdir? O’nunla yaptığınız alışveriş ile sevinin! Ve işte o, en büyük fevzdir''TEVBE 111

Tevbe 111 'de ifade edildiği üzere ''sahip olunanların/kazanımların'' Allah yolunda harcanması ,Allah ile yapılan bir alış-verişin/ticaretin konusudur,ve yapılan bu ticaretin karşılığı olan mükafatlandırma/ödeme  Din/Karşılık günü Rableri tarafından yapılacaktır.


''Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr  infâk edenler işte onların ecirleri Rab’lerinin katındadır.''BAKARA 274



''Ey âmenû olanlar! Sizi elîm azaptan kurtaracak bir ticaret için, size yol göstereyim mi?

Allah’a ve O’nun Resûl’üne îmân edersiniz ve Allah’ın yolunda canlarınızla ve mallarınızla cihad edersiniz. İşte bu, sizin için hayırdır. Keşke bilseniz.''SAFF 10-11


Allah'ın kitabında iman edenlere/Allah'a olan güven üzerine yaşayanlardan beklenen durdurak bilmeyen ve kesintisiz bir mücadeledir,Mücadelenin tek ve mutlak amacı Allah'ın sisteminin egemen kılınmasıdır.


''Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın''ENFAL 39


Allah katında geçerli olan din /yaşam sistemi ''İslam'dır',İman edenlerden beklenen tüm benliklerini/varlıklarını bu ,yaratılışlarına en uygun ,yaşam sistemini yaşayışlarında egemen kılmak için ortaya koymalarıdır.

''Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.''RUM 30

İslam,bir psikolojik rahatlama,ruhsal arınma öğretisi değildir,İslam yaratıcı ve onun özdeşik olduğu sistemini kavrama ve bu sisteme uygun bir yaşamı tesis etme amacını taşıyan bir yaşamsal sistem ve bu sistem için verilen mücadelenin adıdır.Mücadelenin bir tarafını Bedeni faaliyetler oluşturuken diğer tarafını Maddi faaliyetler oluşturmaktadır,Allah'a ve Onun sistemine duydukları güven üzerine yaşayanlardan beklenen Bedenleri /Canları ve Kazanımları/Malları ile yaratıcı tarafından oluşturulmuş,Onun yaratılış kanunlarına/Sünnetullaha en uygun yaşam sisteminin,hayata geçirilmesidir,bu sistem hakim/egemen kılınıncaya kadar tüm olanakların kullanılarak mücadele edilmesidir,Bu sebeple Kuran'da bedeni mücadele olan Salat ile birlikte kazanımlar/Mallar ile mücadele olan Zekat kavramı ön plana çıkmaktadır.


Salatı ikame edin ve zekatı(Allah'ın sistemine uygun kazanımlarınızı) verin,Nefsleriniz icin (canlı olduğunuz müddetçe ) hayır olarak ne takdim ettiyseniz Allah indinde(katinda) onu bulacaksiniz.Muhakkak ki Allah amellerinizi en iyi görendir" Bakara 110


Onlar zekatı( Allah'ın sistemine uygun  kazanımlarını) vermezler ,Ve onlar ahireti (Allah katındaki yaşamı)inkar edenlerdir." FUSSİLET 7

Ve onlar, Allah için hanifler olarak dînde halis kullar olmaktan  ve namazı ikame etmekten ve zekâtı(Allah'ın sistemine uygun kazanımlarını) vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte kayyum dîn/Yaşam sistemi budur.BEYYİNE 5

Artık O’ndan  size kolay geleni okuyun, salatı ikame edin, zekâtı(Allah'ın sistemine uygun kazanımlarınızı) verin ve Allah için güzel bir şekilde borç verin! Ve nefsiniz için hayır olarak ne takdim ederseniz, onu Allah’ın indinde daha hayırlı ve daha büyük bir ecir olarak bulursunuz MÜZZEMMİL 20

Onlar, salatı ikame ederler  ve zekâtı(Allah'ın sistemine uygun kazanımlarını) verirler. Ve onlar, ahirete (Allah katındaki yaşama) yakîn hasıl ederler.LOKMAN 4

Ticaretin ve alışverişin, onları Allah’ın zikrinden, salatı  ikame etmekten ve zekâtı( Allah'ın sistemine uygun kazanımlarını)vermekten alıkoymadığı adamlar ki , kalplerin ve gözlerin  döneceği günden korkarlar.NUR 37

Kendilerine: “Ellerinizi  çekin, salatı ikame  edin  ve zekâtı(Allah'ın sistemine uygun kazanımlarınızı) verin.” denilen kimseleri görmedin mi? Halbuki onların üzerine savaş yazıldığızaman, onlardan bir kısmı, insanlardan, Allah’tan korkar gibi veya daha da çok korkarlar ve: “Rabbimiz niçin üzerimize savaşı farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar tehir etseydin  olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Dünya metaı (menfaati/kazanımı) azdır ve ahiret ise takva sahibi olan kimseler için daha hayırlıdır. Ve siz, kıl kadar zulmedilmezsiniz.” NİSA 77

Muhakkak ki âmenû olanların (Allah’a duydukları güven üzerine yaşayanların) ve ıslâh edici (düzeltici) amel işleyenlerin, salatı ikame edenlerin ve zekâtı(Allah'ın sistemine uygun kazanımlarını) verenlerin ecirleri (alacakları karşılık), Rab’lerinin katındadır. Ve onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.BAKARA 277

Ve salatı ikame edin ve zekâtı( Allah'ın sistemine uygun kazanımlarınızıverin. Ve rükû edenlerle beraber rükû edin.BAKARA 43



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SURYA NAMASKARA (GÜNEŞİ SELAMLAMA) –Hinduizm / NAMAZ(ATEŞİ SELAMLAMA) -Meccusilik-

‘’Kime secde(itaat) ettiğini bilmemek’’ ‘’ Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş ’’NELM 24 Güneş ,dünyadaki canlılık ile olan doğrudan ilişkileri sebebi ile ‘’insan ‘’denen varlığın çevresindeki nesnelere anlamlar yüklemeye başlamasından ve aralarındaki ilişkileri çözümlemesinden itibaren önemli bir varlık konumuna gelmiştir.Avcılık ve Tarıma dayalı toplumlarda doğanın canlanma ve ölme zamanları mevcut hayvan popilasyonunu ve hasat evrelerini doğrudan etkilemesi ,sözkonusu durumların ise doğrudan ‘’Güneş’’ ile olan bağlantısı gerek avcı gerekse tarım toplumlarının güneş ile yakın bir ilişki içinde olmasını sağlamıştır.Doğadaki sebep-sonuç ilişkisinin farkında olan ancak yetesiz bilimsel anlamda gelişmemişliği nedeni ile bu durumlara mantıklı bir açıklama getiremeyen insan zaman içinde rasyonel olarak cevap veremediği sorulara irasyonel cevaplar bularak manevi açıda

Hayvanların Kulaklarını Yarmak ve SÜNNET(HITAN)

CİNSEL ORGANIN UCUNUN KESİLMESİNİ EMREDEN BİR YARATICIYA İNANMAK Yıllık milyonlarca Türk Lirasına ulaşan sünnet düğünü sektörü,operasyon başına binlerce lira alan ''sünnetçiler'',operator doktorlar ve özel hastaneler;süslü püslü tören kıyafetleri ;kim olduğunun bile farkına varamadığı küçücük yaşında yaratıcısının cinsel organının ucunun kesilmesini emrettiğini düşünen bir çocuk; Size Allah'ın yarattığını değiştirme hakkını veren kimidir? ''Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm'' Biz insanı en güzel biçimde yarattık.Tin 4 ''Allah, şeytana lânet etti. Ve şeytanşöyle dedi: "Ben mutlaka, Senin kullarından belli bir nasip edineceğim. ''Ve onları mutlaka dalâlette bırakacağım. Ve onları, mutlaka emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim ve mutlaka onlara emredeceğim. Böylece onlar, mutlaka DAVARLARIN KULAKLARINI KESECEKLER ve onlara emredeceğim, öyle ki mutlaka, ALLAH'IN YARATTIĞINI DEĞİŞTİRECEKLER. Ve kim, Allah'tan

SALAT ,İKAME-İ SALAT & İNFAK

‘’Malları ve canları ile Allah yolunda mücadele edenler; işte onlar, onlar sadıklardır.’’ Hucurat 15 Allah katında din(yaşam sistemi) ‘’Allah katında din, ancak İslâm dinidir.’’Ali İmran 19 ;Din insanın ve bununla bağlantılı olarak insanın içinde yaşadığı toplum tarafından uygulanan yaşam sistemidir,zaman içinde oluşturulmuş değerler ile belirlenen sosyo-ekonomik yapıdır.Bu sosyo ekonomik yapı toplum tarafından oluşturulan normlarla kontrol edilmekte devamlılığı sağlanmaktadır.Bugün temelinde ‘’özel mülkiyet’’ bulunan sosyo-ekonomik yapı, insanlığın dinini(yaşam sistemini) oluşturmaktadır,sahip olduğu güç ile doğru orantılı olarak özel mülkiyet hakkını pekiştiren mekanizmalar oluşmakta bu hakkın ‘’likit bir halde’’ hareketini sağlayan ‘’parasal sistem’’ sayesinde insanların emeklerinin amacı özel mülkiyetini daha çok arttırmak olmaktadır.İnsanlar tarafından oluşturulan devletlerin temeli ‘’özel mülkiyetin güvenliğinin ve meşruiyetinin’’ sağlanması haline gelmiştir.Milyonla