Ana içeriğe atla

BİR MOTİVATÖR OLARAK İNANÇ

''İnsanlara yaşamaları için bir sebep''





   Şehirlerarası bir otobüste uyandığınızı düşünün ;oraya nasıl geldiğinizi hatırlamıyorsunuz ;Otobüse ne zaman bindiniz ? Nereye gidiyorsunuz ? Gittiğiniz yere ne zaman varacaksınız ? Bu soruların hiçbirinin cevabına sahip değilsiniz. Otobüste bulunan diğerleri de sizinle aynı kaderi paylaşıyor. Başlangıcı ve sonu belli olmayan bir yolculuk. Bu tedirgin edici muğlaklık içinde yolculuğa devam eder miydiniz ? Yada devam etmekte ne kadar istekli olurdunuz?

  İnsan, varoluşa dair farkındalık geliştirmeye başlaması ile birlikte, nerede başladığını ve nerede biteceğini bilmediği bu yolculuğa dair cevaplar aramaya ve bulmaya başladı. Geçen zamanda çok güzel hikayeler kadar kabul edilmesi oldukça zor bazı gerçeklerde ortaya çıktı. Bugün ''Canlılığın gelişimini'' açıklamak için ortaya konulan ,Evrim teorisi' nin büyük kitleler tarafından inkar ediliyor olmasının yegane sebebi, işte bu güzel ve insana umut veren hikayelerdir. Rastgele bir varoluş ,sebep-sonuç döngüsünde kendisini önemli bir yerde gören insan için kolay kabul edilebilir bir şey değil. İnsan kendisini sıradanlaştıran cevapları inkar etmekle kalmayıp bu cevapları kendi varoluşu için bir tehdit olarak ta niteliyor. Bilimsel teorilerimiz özet olarak tüm canlıların tek bir kaynaktan geldiğini ve çeşitlendiğini ifade eder, oysa daha önceki cevaplarda kendisine ''özel'' ve ''ayrıcalıklı'' bir yer bulan insan; bir toprak solucanı ile uzak akraba olduğu gerçeği karşısında çok açık fikirli bir tavır alamaz.

  İçinde var olduğu gerçekliği anlamaya çalışan insanın, bu faaliyeti o kadar uzun bir zaman almıştır ki insan anlamaya çalıştığı pek çok şeyin aslında kendi varsayımlarından ibaret olduğunu unutmuştur.

İnsana sıradan olduğunu söylemek onun binlerce yıldır ''özel'' olduğu temeli üzerine inşa ettiği tüm değer kalıplarına saldırmak olacağı gibi, alternatifi olmayan bu değer kalıplarını yıkmak toplumsal amaçları ve dinamikleri altüst edecektir. İnsan, toplumunu uzun bir sürede geliştirdiği bu ''varsayımsal değerler'' üzerine inşa etmiştir. Bu değerlerin en başında da ''İnanç sistemi'' gelmektedir. İnsan ve insan toplulukları kendilerini sonsuz kabul ederler çünkü toplum ve toplumu oluşturan bireyler geçen bu uzun zaman içinde ölüm gerçeğine karşı sonsuza kadar devam edecek bir öte dünya çözümü geliştirmişlerdir. 

  İnsan, doğal süreçlerin bir soncu olan ölüm gibi mutlak bir sorunu tarih içinde çok farklı inançsal öğeler yaratarak  aşabilmiştir. Mutlak biçimde bir yok oluşa mahkumiyet ve anlamsız varoluş hali insan denilen varlığın ''yaşamsal motivasyon'' ortaya koymasını imkansız hale getirecektir. Hiçbir yerden gelmeyen ve hiç bir yere gitmeyen bir otobüste olduğunu bilmek, yolculuğu devam ettirmek konusunda büyük sorunlara neden olacaktır. İnsanların çok büyük bir bölümü böyle bir gerçekle baş edebilecek mental dayanıklılığa sahip değildir. İnanç sistemleri yerine bu gerçek hakim olsaydı bugün bir insan medeniyetinden bahsediyor olamazdık. Bu yüzden içinde bulunduğu anlamsız yolculuk insan tarafından ''anlamlandırıldı'', Yolcunun nereden geldiği ve nereye gittiğine dair cevaplar yaratıldı. Bu cevaplar bin yıllardır yaşamsal motivatörler olarak görev yaptılar ve değişen çevresel şartlara göre güncellendiler.

İnsanların karşısına ''anlamsız bir varoluş'' gerçeği ile çıkmak onların yararına olmayacaktır, böyle bir bilgiye sahip olmaları ,henüz alternatifi olmayan mevcut değer sistemleri için yıkıcı bir tehdit oluşturur; Oysa yapılması gereken şey onların yaşamsal motivatörlerini daha güçlü bir hale getirmektir.Sizce hangisi daha güçlü bir ''yaşama gayesi'' ile uyanır, öldükten sonra tüm sevdikleri ile birlikte muhteşem bir yere giderek sonsuza kadar mutlu bir yaşam süreceğini düşünen mi? yoksa ölümün mutlak bir hiçlik halinden ibaret olduğunu bilen mi ? İkinci bilgiye sahip olmak ölüm denen gerçeği değiştirmiyorsa insanları onları yaşamsal olarak teşvik edecek birinci bilgi ile donatmak daha akıllıca olmaz mı?

İdeal toplum değerlerine uyarlanmış bir inanç, toplumun üyelerine yaşamsal motivasyon vererek onları daha iyi insanlar olmasına  ve üyesi bulundukları toplumunda insani olarak daha yaşanılası bir hale evirilmesine yardımcı olmaz mı? Bugün ortalama bir insana ''varoluşsal gerçekleri'' anlatmaktansa onu ideal toplum değerlerine göre yaşamasını sağlayacak, ölüm denen mutlak yok oluş fikrinden uzak tutacak , bir varoluş amacı yükleyerek onun yaşama isteğini en üst seviyeye çıkacak  bir yaratılış masalı anlatmak çok daha akıllıcadır. Birine yok olacağını söylemektense ölümün sonsuz yaşamın başlangıcı olduğunu anlatmak o kişiyi daha mutlu yapacaktır. İnsanlara sevdikleri insanlarla sonsuza kadar mutlu yaşama fikrini anlatmak, hepsinin aslında çürüyüp gideceği gerçeğini kabul ettirmekten  daha maliyetsiz ve amaca daha iyi hizmet eden bir yaklaşım olacaktır.

Günümüz inanç sistemleri çeşitli gruplar tarafından kendi çıkarları doğrultusunda tahrip edilmiş olsa da hepsinin temel amacı insanı ''rahatsız edici'' gerçekten uzak tutmak, ona yok olduğu ana kadar iyi ve mutlu bir hayat sağlamaktır. Bunu uyutmak için bir çocuğa anlattığınız bir hikaye gibi düşünün ona korkunç gerçeklerden mi bahsetmek istersiniz yoksa içinde birbirinden harika şeyler bulunan güzel masallar anlatmak mı?

Sonunda yok olacak insanın hayatının son anına kadar güzel bir masala inanmasında yanlış olan ne olabilir? Anlamsızlık gerçeğini bilerek acı çekmesi onun için çok daha rahatsız edici ve yıkıcı olmaz mı?

Bugün insanları ihtiyacı olan şey tam olarak bu, Onlara yaşama arzularını yeniden kazandıracak yeni bir masala ihtiyaçları var. Onları yaratan sonsuz merhametli Tanrılarından gelecek yeni bir kitaba Onlara cennete gitmenin ve sonsuz mutluluğun yollarını yeniden hatırlatacak, onların içini yeniden yaşama sevinci ile doldurarak bu dünyanın ve bu dünyadan sonraki yaşamın ne kadar güzel olduğunu onlara gösterecek yeni bir dine muhtaçlar. Bu kısacık mutluluğu onlara çok görmeyin, nasıl olsa hepsi mezarlarında çürüyecekler ; bırakın son nefeslerini verene kadar onları mutlu edecek bir masala inansınlar.



Yorumlar

  1. Merhabalar tüm yazılarınızı okudum.Beğendim.Uzun süredir siteye yeni yazı girişi olmamış.Yeni yazılarınız var mı? Olacak mı? Bu kadar yazı yeterlidir mi diyorsunuz?Tekrar dönüş için. Kendi adıma takip ettiğim daha doğrusu internette keşfettiğim çok az sayıda site var.Kurani yeterli görüp ,hayat dediğımız şeyin bal gibide din olduğunu idrak ederek ,ritüellesmis ve uydurulmuş dinden sıyrılarak gerçeği gören birkaç iyi insanin olusturdugu ve az sayida birilerinin takip ettigi birkac internet sitesi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorumumun üzerinden de bayağı zaman geçmiş, ne cevap var ne de yeni yazı. Yazar mevta mı oldu acaba. Ya da yaşayan ölü de olabilşr. Sesi hiç çıkmıyor. Bilemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazıları yazan kişi artık mevcut değil; bir anıdan ibaret. İnsani bir reflesk ile oluşturulmuş ''Kuran'' adlı eser üzerine artık bir yazı olmayacak. Akabeh teizm'den deizme kayan daha sonra ateizme ulaşan bir yolculuğun kronolojisi.Bu fikirlerin büyük bölümü bana artık yabancı olsa da geçtiği m yolu görmek için burada kalmalarını istiyorum. Gerçeğin yeni katmanını anlamlandırdığımda bunları yazıya dönüştürmek isterim umarım o zaman bu yoldan geçenlerle yeniden bir araya geliriz.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SURYA NAMASKARA (GÜNEŞİ SELAMLAMA) –Hinduizm / NAMAZ(ATEŞİ SELAMLAMA) -Meccusilik-

‘’Kime secde(itaat) ettiğini bilmemek’’ ‘’ Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş ’’NELM 24 Güneş ,dünyadaki canlılık ile olan doğrudan ilişkileri sebebi ile ‘’insan ‘’denen varlığın çevresindeki nesnelere anlamlar yüklemeye başlamasından ve aralarındaki ilişkileri çözümlemesinden itibaren önemli bir varlık konumuna gelmiştir.Avcılık ve Tarıma dayalı toplumlarda doğanın canlanma ve ölme zamanları mevcut hayvan popilasyonunu ve hasat evrelerini doğrudan etkilemesi ,sözkonusu durumların ise doğrudan ‘’Güneş’’ ile olan bağlantısı gerek avcı gerekse tarım toplumlarının güneş ile yakın bir ilişki içinde olmasını sağlamıştır.Doğadaki sebep-sonuç ilişkisinin farkında olan ancak yetesiz bilimsel anlamda gelişmemişliği nedeni ile bu durumlara mantıklı bir açıklama getiremeyen insan zaman içinde rasyonel olarak cevap veremediği sorulara irasyonel cevaplar bularak manevi açıda

Hayvanların Kulaklarını Yarmak ve SÜNNET(HITAN)

CİNSEL ORGANIN UCUNUN KESİLMESİNİ EMREDEN BİR YARATICIYA İNANMAK Yıllık milyonlarca Türk Lirasına ulaşan sünnet düğünü sektörü,operasyon başına binlerce lira alan ''sünnetçiler'',operator doktorlar ve özel hastaneler;süslü püslü tören kıyafetleri ;kim olduğunun bile farkına varamadığı küçücük yaşında yaratıcısının cinsel organının ucunun kesilmesini emrettiğini düşünen bir çocuk; Size Allah'ın yarattığını değiştirme hakkını veren kimidir? ''Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm'' Biz insanı en güzel biçimde yarattık.Tin 4 ''Allah, şeytana lânet etti. Ve şeytanşöyle dedi: "Ben mutlaka, Senin kullarından belli bir nasip edineceğim. ''Ve onları mutlaka dalâlette bırakacağım. Ve onları, mutlaka emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim ve mutlaka onlara emredeceğim. Böylece onlar, mutlaka DAVARLARIN KULAKLARINI KESECEKLER ve onlara emredeceğim, öyle ki mutlaka, ALLAH'IN YARATTIĞINI DEĞİŞTİRECEKLER. Ve kim, Allah'tan

SALAT ,İKAME-İ SALAT & İNFAK

‘’Malları ve canları ile Allah yolunda mücadele edenler; işte onlar, onlar sadıklardır.’’ Hucurat 15 Allah katında din(yaşam sistemi) ‘’Allah katında din, ancak İslâm dinidir.’’Ali İmran 19 ;Din insanın ve bununla bağlantılı olarak insanın içinde yaşadığı toplum tarafından uygulanan yaşam sistemidir,zaman içinde oluşturulmuş değerler ile belirlenen sosyo-ekonomik yapıdır.Bu sosyo ekonomik yapı toplum tarafından oluşturulan normlarla kontrol edilmekte devamlılığı sağlanmaktadır.Bugün temelinde ‘’özel mülkiyet’’ bulunan sosyo-ekonomik yapı, insanlığın dinini(yaşam sistemini) oluşturmaktadır,sahip olduğu güç ile doğru orantılı olarak özel mülkiyet hakkını pekiştiren mekanizmalar oluşmakta bu hakkın ‘’likit bir halde’’ hareketini sağlayan ‘’parasal sistem’’ sayesinde insanların emeklerinin amacı özel mülkiyetini daha çok arttırmak olmaktadır.İnsanlar tarafından oluşturulan devletlerin temeli ‘’özel mülkiyetin güvenliğinin ve meşruiyetinin’’ sağlanması haline gelmiştir.Milyonla